Ne zordur bazen karşınızdakiyle ilgili hissettiklerinizi, düşündüklerinizi ve hissettiklerinizi söylemek. Şöyle bir örnek var: İstanbul trafiğinde iki araç çarpışıyor ve bir tanesi aracından çıktığı gibi hızla gidip diğer arabanın kaportasına bir yumruk geçiriyor.
Sizce örneğin bundan sonrası nasıl ilerledi? Kavga etmişler midir? Evet çok alışıldık bir şey değil mi?
Olay şöyle devam ediyor. Adam kaportaya yumruğunu vurup diğer şoföre dönüyor ve “Korktum, çok korkuttun beni, öyle birden girilir mi?” diyor. Samimi olarak duygusunu ifade etmesi karşısındakinin de samimi olmasını sağladığı için olayın hemen çözülmesini sağlıyor. Hatta belki de hatalı olan taraf bir daha o hatayı yapmamaya daha da fazla özen gösterecektir.
Geribildirim, iletişimin olması gereken bir parçası olarak görülüyor. Hemen tüm şirketlerin yetkinlikleri arasında var. Ama özellikle Türkiye’de bu parçadan kaçınmak için elimizden geleni yapıyoruz ya da bodoslama dalıyoruz. Ne zaman bir şirkette gelişim projesi yapsak tüm ekip için görülen ortak gelişim alanlarından biri mutlaka “Etkili Geribildirim Verme” oluyor.
Geribildirim karşınızdakine verdiğiniz bir hediyedir. Tabii geribildiriminizi nasıl verdiğinize göre hediye değil ceza olma riski de var. Hediye edilecek geribildirimde neler olabilir?
Amaç iyi olmalı. Sonuçta geribildirimi ya amaçladığımız bir iş sonucuna ulaşmak ya da rahatsız olduğumuz bir ilişkiyi iyileştirmek için veririz. Yani amaç her iki tarafın da üzüm yemesi, bağcıyı dövmemek iyi olur. O yüzden kişisel olarak suçlama değil kişinin yaptığı işe / harekete dair geribildirim olmasına özen göstermeli. Söyleyiş tarzınız, sorularınızı nasıl sorduğunuz her biri sizin bakış açınızla ilgili bir mesaj verir. Bir örnek vermek gerekirse geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir gelişim merkezi çalışmasına katılan yöneticilerden biri her rol oyununda sorularla karşısındakinin fikrini anlamaya çalışıyordu ama soru soruş tarzı “sorgulayıcı” olduğu için karşısındaki kişi bilgi vermek, denileni kabul etmek konusunda çok isteksiz oldu.
Geribildirim veren kişinin de söz hakkı var! Kişiye geribildirim verdiğiniz konuda onu da dinleyip bakış açısını anlamaya çalışmanız ulaşacağınız sonucun daha güçlü olmasını sağlar. Kendinizi onun yerine koyun, biri size geribildirim verdiğinde muhtemelen kendi tarafınızdan durumu anlatacak bir fırsat istersiniz. Bu fırsatı vermek için en güçlü araçlar açık uçlu sorular (Sana nasıl geldi? Sen ne düşünüyorsun?) ve sessizliktir. Evet sessizlik karşınızdaki kişiyi olaya dahil eder hem de ona söylediklerinizi düşünüp içselleştirmek için fırsat verir. Onu anlamaya ve dinlemeye hevesli olduğunuz mesajını verir.
Örneğin yine bir gelişim merkezi çalışmasında yöneticilerden biri geribildirim görüşmesine “Moralini bozuk görüyorum, nasılsın?” diye sordu ve bekledi. Sadece karşısındakiyle ilgili duygusu, düşüncesini bir soruyla ortaya atıp sessiz kaldı. Bu sırada karşısındaki kişi konuyla ilgili kendisine odaklandığı için bu süreye ihtiyacı olduğu belliydi. Sessizlik olmasına rağmen içinde yoğun bir aktivite olduğu belliydi. Sonunda konuşmaya başladığında sonrasında kendisine verilen tüm geribildirimleri olumlu karşılama çabasında oldu. çünkü o görüşmede kişi kendisinin dinlendiğini ve dikkate alındığını hissedebilmişti.
“Peki ne yapacağım? “ Özellikle kendinizden deneyimsiz birine geribildirim veriyorsanız kendisine söylediğiniz konuyu anlasa da neyi farklı yapacağını, kendisini geliştirmek için nasıl bir yol izleyeceğini bilemeyeceği için söyledikleriniz hoş bir sada olarak kalabilir. O yüzden aksiyonlar belirlemek işin olmazsa olmazıdır. Yoksa o görüşmeden çıktıktan sonra hayat bir süre sonra aynı şekline geri döner, hiçbir şey değişmez. Siz yine aynı sorunları yaşamaya devam edersiniz. Aksiyon önerebilmek için de bu konuda kendi vizyonunuzu geliştirmenizi öneririm.
Kendinizi geribildirimler konusunda geliştirmek için neler yapabilirsiniz?
Eğitimler: Koçluk eğitimlerinin geribildirimi içeren modülleri, şirketinizdeki geribildirim eğitimleri.
Kitaplar: Harvard Business School Cep Kitapları serisinden “Geribildirim” ve “Koçluk” başlıklı incecik kitaplar çok pratik bilgiler veriyor. Ayrıca “Co-Active Coaching” (Ko-Aktif Koçluk) gibi bu becerilere odaklı kitaplar da işinize yarar
Bu konuda güçlü olan bir yöneticinizden mentorluk alabilirsiniz.
Her şeyin başı karşılıklı saygının olduğu, güvenin oluşturulduğu bir ortam. Sonuçta herkes bu hayatta kendisini gerçekleştirmek için varoluyor. Kimse –bazıları için öyle görünse de – sadece iş sonuçları için yaşamıyor. Çalışma hayatını daha insanileştirmek, dolayısıyla kolaylaştırmak bu tarz basit dokunuşlarla mümkün.
Filiz Gündoğdu (Değerlendirme Birim Lideri, Yönetici & Kariyer Koçu, PCC)
Comments