Kurumlar için yaptığımız değerlendirme merkezi çalışmalarında başlıktaki ikilemi gözlemlediğimiz çok durum oluyor. Örneğin bir yönetici, verilen vakaları çok iyi kavrayan, strateji koyup bunun üzerine aksiyon planını kurgulamakta muhteşem olup harika bir etki yaratıyor. Ardından çalışanıyla görüşüp motive etmesi, koçluk vererek daha iyi performans göstermesini sağlaması gereken vakadaysa koçluk becerileri gelişmediği için tabiri caizse çuvallıyor.
Neden?
Çünkü sadece entelektüel zekayla ilerleme çabası insanın ancak tek yönde ilerlemesine olanak veriyor. Böylece duygusal zeka ve koçluk becerileri geride kalıyor. O zaman işe ve rakamlara stratejik bakıp büyük resmi görebilirken insanın dahil olduğu konularda kısıtlı pencereden bakınca benzer büyük resim yaklaşımını veremediğini görüyoruz.
Albert Einstein demiş ki: “Zekaya tapmamaya özen göstermeliyiz. Zekanın kasları güçlüdür elbet, ama kişiliksizdir. Önderlik yapamaz, yalnızca hizmet verebilir.”
Sorun şu ki duygusal zeka, koçluk vermek gibi kavramlar çok konuşuluyor gibi görünse de aslında iş dünyasında bunu uygulayan yönetici sayısı kısıtlı. Oysa her yönetici öyle ya da böyle insani konularla ilgilenmek zorundadır. Burada sadece ekip yönetiminden söz etmiyorum. İş dünyası aynı zamanda etkili bir ilişki yönetimi gerektiriyor. Hatta yöneticilikte terfiler aldıkça insanla ilgili konularla ilgilenme yüzdesi de ister istemez artar.
Bir önemli nokta da şu ki duygusal zeka, “duygusal” bir konu olarak ele alınabiliyor ya da sadece duygusal zeka = empati gibi de düşünülebiliyor. Duygusal zekanın tabii ki bir kısmı karşıdakinin ve kendi duygularının farkında olmak yani empatik olmaktır. Bunun yanında özbilinç, özfarkındalık, sosyal bilinç ve ilişki yönetimi gibi kavramları da barındırır.
Peki günümüz iş dünyasında hangisine daha çok önem veriliyor; stratejik düşünme, analitik olma gibi entelektüel zekadan gelen beceriler mi duygusal zekadan gelen beceriler mi? Durum şu: Sadece bir tanesinde ilerlemeyi tercih eden bir yönetici her durumda bir ara duvara toslayacaktır. Ya ekibinin gücünü kullanamaz ya da doğru strateji geliştiremez. Her ikisini de çok etkili kullananların ise çok etkili liderlik ve iş yönetimi yaptığını görüyoruz.
Size kimse bu konuda geri bildirim vermese de, çevrenizde duygusal zekasını çok fazla kullanan yöneticiler olmasa da bu konuda kendinizi geliştirebilirsiniz. Örneğin koçluk alabilir, koçluk becerileri eğitimine gidebilirsiniz. Ya da daha basiti bu konuda yazılmış iyi kitapları okuyup kendinize aksiyonlar çıkarabilirsiniz. Duygusal zeka kavramını ortaya atan Daniel Goleman’ın kitaplarını öneririm. Özellikle Richard Boyatzis ile birlikte yazdığı “Yeni Liderler” (Primal Leadership) kitabını tüm yöneticilerin okuması gereken başucu niteliğinde bir kitap.
Filiz Gündoğdu (Değerlendirme Birim Lideri, Yönetici & Kariyer Koçu, PCC)
コメント